Translate

6 Ağustos 2015 Perşembe

Pro-Z II Final (Nihayet bitti)

Arada bir iki çalışmayı yayınlamadan biraz damdan düşer gibi olacak ama geçen sene başladığım yeni custom pc çalışmam nihayet sona erdi. İş, güç, ev taşıma vs. nedeniyle fazla zaman ayıramayınca proje uzun sürdü haliyle. Süreç uzun olduğu için ilk olarak düşündüğüm bir iki fikirde de zamanla değişiklik yapmak durumunda kaldım. Ama sonunda Pro-Z II artık çalışır vaziyette. Projeye başlangıç ve tüm aşamaları blogdaki önceki yayınlarımda bulabilirsiniz.

Aslında süre uzayınca anakart ve işlemci terfisiyle projeyi tamamlamak istiyordum. Hem gönlümde yatan anakartı (Asus Maximus VII Formula) temin edemedim hem de sonradan intel'in skylake mimarisi ve z170 chipsetli anakartlar piyasaya girene kadar upgrade'in gereksiz olacağına kanaat getirdim.

Aydınlatmaya epey kafa yormuştum bu nedenle olabildiğince farklı renklerde aydınlatılmış fotoğraflarını çekmeye çalıştım. Lafı hiç fazla uzatmadan sistemin fotolarını paylaşıyorum. 


































Resim yazısı ekle

















Proje epey zamanımı aldı, kafamdakini hayata geçirebilmek için birçok sorunla cebelleştim ama bence sonunda uğraşlarıma değdi. Umarım sizler de beğenmişsinizdir. Hatırlatmada fayda var; daha önce dediğim gibi projem Pro-Z II'nin yapımındaki tüm aşamalar önceki yayınlarımda mevcut. Eksik olan bir iki çalışmayı da bloga ekleyeceğim. 

Sağlıcakla kalın.


28 Haziran 2015 Pazar

Razer Blackwidow Chroma Mekanik Oyuncu Klavyesi İnceleme

Evdeki masaüstü bilgisayarımda bana yaklaşık olarak altı senedir hizmet eden Logitech Wave klavyem son zamanlarda artık eskisi gibi çalışmamaya başlamıştı. Üzerine onlarca kez cola, limonata, su ve kimbilir daha neler döktüğüm, sinirlendiğimde tuşlarına haşince bastığım sevgili klavyemi emekli etme zamanı gelmişti. Ancak iş yeni klavye aramaya geldiğimde isteklerime cevap veren bir klavye bulmak zordu.

Bir kere ilk önce alacağım klavye Türkçe tuş dizilimine sahip, mekanik bir klavye olmalıydı. 90'lı yıllar ve öncesinde kullandığımız mekanik klavyeler son yıllarda tekrar popüler oldu ve açıkçası mekanik klavyenin tuş basma hissiyatını da özlemiştim. Bu yüzden yeni klavyem kesinlikle mekanik tuşlu bir klavye olmalıydı. Alacağım klavyede ikinci aradığım olmazsa olmaz özellik ise karanlık ortamda rahat bir kullanım sağlayacak bir aydınlatmaya sahip olmasıydı. 

Eğer Tr Q layout bir klavye aramamış olsam yukarıda saydığım özelliklerde klavye bulmak çok kolaydı. Çünkü bir çok pc donanım üreticisi markanın bu özelliklerde sayısız ürünü mevcut. Ancak işin içine Tr tuş dizilimi girdiğinde maalesef neredeyse istediğim özelliklerde klavye yok gibiydi. Genelde bulduklarım şekil itibariyle benim hoşuma gitmiyor ya da sadece tek renk aydınlatmalı klavyeler oluyordu. Dolayısıyla klavye değişimini erteleyip duruyordum. Ta ki Razer'ın Blackwidow Chroma klavyesinin Türkiye'de TR Layout olarak satılmaya başlandığını öğrendiğim ana kadar.

Aradığım tüm özellikleri bu klavyede bulunca ve başka da alternatifi olmayınca düşünecek fazla birşey yoktu ve hemen Razer'ın klavyesinin siparişini verdim.

Ürün elime geçtiğinde hemen bir unboxing videosu çektim. Yazımın sonunda bu videoyu göreceksiniz. Videoda klavye üzerinde oluşturabileceğiniz effectleri de biraz göstermeye çalıştım. Ama önce klavyeyi inceleyip, üç, dört günlük kullanımımdan sonra yorumlarımı belirteyim.

Bir kere Chroma'yı eski Logitech Wave klavyemle karşılaştırdığımda görünürde en büyük farkı; eski klavyemin farklı büyüklükte ve yapıdaki tuşlarının kendine has ergonomik bir tasarıma sahip olmasıydı. Razer Chroma daha düz, standart bir tasarıma sahip. Bu da alışma sürecini tamamlayana kadar yeni klavyede sık sık yanlış tuşa basmaya sebebiyet veriyor. Örneğin en çok gözlemlediğim "A" tuşu yerine elimin "Caps Lock" tuşuna gitmesi, Sol "CTRL" tuşu yerine çok sık Chroma'nın en alt soldaki makro tuşlarına basmam oldu. Home, End, Delete gibi tuşların da Wave'de değişik olması yeni klavye ile bir alışma sürecinin geçmesi gerektiğini gösteriyor.




İki klavye arasında diğer en büyük fark Wave'in kablosuz, Chroma'nın ise aydınlatmayı beslemek ve de bir oyuncu klavyesi olduğu için(USB,mic,kulaklık portları var) haliyle kablolu bir klavye olması.

Eski evimde oturma odası ile pc'nin bulunduğu oda yan yana olduğundan, PC görüntüsünü oturma odasındaki büyük TV'ye aktardığım durumlarda kablosuz bir klavye çok işimi görüyordu. Kablosuz sinyal diğer odaya da çok rahat geldiğinden iki oda arasında tek bir klavye ile geçinip gidiyordum. Yeni evimde pc'nin bulunduğu oda ile TV'nin bulunduğu salon arasında mesafe büyük olunca Tv ile kullanmak için zaten Microsoft'un hem fare hem klavye işlevi gören all in one multimedia klavyesini almıştım. Dolayısıyla yeni aldığım klavyenin kablolu olması benim için artık sorun değildi.

Eski klavyeme göre bir diğer farklılığı da bileklerin temas ettiği yüzeyin Chroma'da biraz dar tutulmuş olması. Logitech Wave gibi geniş bileklikli yapıya alışmış olanlar yadırgayabilir. Ama ben bir rahatsızlık duymadım.

Kablosu oldukça sağlam görünümde, kalın ve örgülü olarak geliyor. Kalın olmasının nedeni; örgünün içinden gücünün alacağı USB kablosu dışında, klavyeye mikrofon ve kulaklık bağlayabilmek için 3,5mm jack uca sahip 2 adet kablo ve klavyeye ekstra usb aygıt takabilmek için fazladan bir usb kablosunun daha geçmesi. Kablonun boyu oldukça uzun. Bu konuda da sıkıntı yaşatmayacaktır.




Gelelim Chroma'nın extralarına...

Öncelikle kutusundan çıkardığımda Razer'ın son dönemde ürettiği bir çok klavyede kullandığı mat rubber türü plastik bir kasaya sahip olduğunu gördüm. Bu malzemeyi kimisi beğeniyor, kimisi beğenmiyor. Ama ben beğendim. Elit bir hava katıyor klavyeye. Diğer parlak plastiklere göre de parmak izi pek yapmıyor ve gördüğüm kadarıyla toz tutmuyor. 

Küçük enter tuşu oldum olası sıcak baktığım bir olay değildir. Ama Chroma'nın Tr layout versiyonunu aldığım için klavye büyük enter tuşuna sahip. Büyük enter tuşundan mahrum kalmamak sevindirici.



Logitech Wave kullanırken sinir olduğum bir olay da "Caps Lock", "Num Lock" gibi tuşların bildirim ledinin olmamasıydı. Kablosuz ve pilli bir klavye olduğu için ledlerin harcayacağı enerjiyi hesaba katarak koymamışlardı herhalde. Ama bu kullanımda beni olmusuz etkiliyor, verimimi düşürüyordu. Razer'da olması gereken tüm bildirim ledleri mevcut.

Ve mekanik tuşlar; tekrar merhaba...
Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki tuşa basma hissiyatı beni son derece memnun etti. Özlediğim klik sesini tekrar duymak ve zevk alarak yazmak güzel. 

Mekanik klavyelerde kullanım alanlarına göre spesifik olarak üretilen switchler var. Bu konuda Amerika menşeili switch ve sensör üreticisi olan Cherry firmasının ürettiği Cherry MX switchler dünya lideri konumundalar. Kaliteli markaların çoğu Cherry üretimi switchleri tercih ediyorlar. Bu switchler kullanıcıda verdiği hisse, çıkardığı sese, tuşa basıldığında tuşun dikey eksende katettiği mesafeye göre de çeşitli renklerle birbirlerinden ayrılıyorlar. Red, Blue, Brown, Black vs.



Haliyle her farklı renk, farklı bir kullanım hissi veriyor. Spesifik olarak Oyun amaçlı ya da yazı yazma amaçlı kullanmak için şu renkli switchlere yönelin diye genel tanımlamalar olsa da ben şahsen böyle bir şey diyemiyorum. Çünkü her farklı switch'in sizde yarattığı hissiyatı beğenip beğenmeme durumu subjektif bir durum. Benim beğendiğim bir switch'i başkası beğenmeyebilir. Mesela benim hoşuma giden click sesini, başka bir kullanıcı gürültülü ya da rahatsız edici bulabilir. Dolayısıyla daha sessiz bir switch'e yönelebilir. Bu noktada bu konuyla ilgili yorumlarımı tamamen subjektif olarak yaptığımı belirtmek isterim.

Çoğu üretici Cherry Mx mekanik switchleri kullanıyor dedik ama dikkat ederseniz Razer Blackwidow Chroma'da hangi switch'in kullanıldığını henüz söylemedim. Bunun nedeni Razer'ın mekanik klavyelerinde kendine özel olarak ürettirdiği switch'leri kullanıyor olması. Bu switcler de Kaihl adlı Çinli bir firmaya yaptırılıyor. Razer kendi mekanik klavyeleri için Kaihl'e oem olarak Razer Green ve Razer Orange switch'leri ürettiriyor. Razer Switch'leri üreten firmanın Çin menşeili ve çok fazla da uzun bir geçmişe sahip olmaması Razer mekanik klavyelerini alırken bir tereddüt sebebi olabilir. Ama Kaihl'in ürettiği swtichlerin Cherry üretimi switchlerin neredeyse birebir kopyası olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu aslında normalde illegal bir durum. Çünkü söz konusu mekanik switch'lerin patenti Cherry firmasına ait. Ancak herhangi bir patentin max. koruma süresi 20 yıl'dır. Cherry'nin bu konudaki patentleri 80'li yıllarda alındığı ve koruma süresi bittiği için Kaihl ya da herhangi başka firmaların bu tasarımları kullanarak üretim yapabilmelerinde yasa dışı bir durum bulunmamaktadır. Cherry'nin yıllardır neredeyse tüm mekanik klavye üreticilerine mekanik switch yapıyor olması bazı üreticilerin isteklerine zamanında ve yeterli sayıda ürün yetiştirme konusunda sıkıntıya sokmaktadır. Razer'da bu nedenle farklı arayışlara gitmiş ve switch konusunda yaşadığı sıkıntıları Kaihl'e kendi switchlerini ürettirerek aşma yoluna gitmiştir. Bu noktada açıkçası çoğu son kullanıcının Razer'ın hangi switch'i, kime, nasıl ürettirdiğini önemseyeceğini sanmıyorum. Son kullanıcı kendi deneyimine bakacaktır. Ama ben bu konuda yanlış olarak bilinenleri açıklamak istedim. Razer'ın switchleri Cherry üretimi değildir! 

Razer Blackwidow Chroma'da kullanılan ise Razer Green switch'tir.




Razer, yukarıda teknik detayları verilen green switchlerin dünyada oyunculara yönelik tasarlanmış ilk mekanik switch olduğunu ve kendi mekanik switchlerini kullanan ürünlerinin oyuncular için en iyisi olduğunu iddia ediyor. 


Tabi bu iddiayı test edip onaylama imkanım haliyle yok. Bu nedenle kendi subjektif yorumlarımı yapabilirim. Çok fazla dallandırıp budaklandırmadan yorumum çok net olacak; 

Arkadaş, yazdıkça yazasım geliyor. 

Son derece memnunum. Basış hissi, kliklemesi tamamen benim hoşuma giden türden. Dayanıklılık ve kullanım ömrü de uzun olursa ki bu iddia ediliyor benim için hiçbir sıkıntı yok. 

Mekanik tuş ve switch konusuna detaylı şekilde değindikten sonra klavyenin en göz alıcı özelliği, özelleştirilebilir aydınlatmasına değinebiliriz.

Klavyenin en öne çıkan özelliği haliyle aydınlatma fonksiyonları. Her tuşa, hatta bilek kısmının temas ettiği orta Razer logosuna bile ayrı ayrı renk atayabiliyorsunuz. Ledleri komple kapatabiliyor, parlaklık şiddetini ayarlayabiliyorsunuz. Sabit renkte kullanma dışında, hazır gelen bir sürü efekt seçeneği var. Efekt oluşturma konusunda da sadece hayal gücünüz ile sınırlısınız. Zibilyon tane efekt yaratabilirsiniz ki buna da pek gerek kalmıyor. Çünkü google'da kısa bir aramayla Razer Chroma kullanıcılarının paylaştıkları profilleri internetten indirip, kullanabiliyorsunuz. Tabi bunun için Razer'ın Synapse yazılımı gerekiyor. 

Synapse; Razer'ın klavye ve fare donanımlarının özelliklerini tam olarak kullanabilmenizi sağlayan, yaptığınız ayar ve oluşturduğunuz profilleri de bilgisayarınız dışında bulut temelli bir sistem üzerinde saklayabilen bir yazılım. Chroma için de tüm ayarlarınızı bu yazılım üzerinden yapıyor, macro tuşları atayabiliyor ve profiller oluşturabiliyorsunuz. Kullanımını kolay buldum. Ancak daha da pratik olabilir.

Razer Blackwidow Chroma Unboxing & Light Effects



İncelemenin sonuna geldim. Klavyenin hemen hemen tüm özelliklerine değinmeye çalıştım. Mekanik ve aydınlatmalı bir klavye arıyorsanız Tr layout olması da sizin için çok önemli değilse başka üreticilerin alternatif klavyelerine de yönelebilirsiniz. Özellikle Corsair'in Gaming K70 RGB modeli de iyi bir alternatif olacaktır. K70'in kasasının plastik değil, metal olması oldukça güzel. Logitech G910 Orion modeli de bir alternatif olabilir. Tablet ve telefonunuzu klavye üzerine oturtup, Logitech Gaming Software yazılımındaki Arx üzerinden sisteminizin işlemci, ekran kartı sıcaklığı, yük durumu vb. temel değerleri telefon ya da tablet üzerinden takip edip, yazılıma ait farklı özelliklerden yararlanabilirsiniz. 

Ama bu yazıda bahsedilen tüm özelliklere sahip olmanın yanında bir de Türkçe Q klavye istiyorsanız Razer Blackwidow Chroma tek seçeneğiniz olacaktır ve kesinlikle öneririm.



Bir sonraki incelemede görüşmek üzere; 





6 Haziran 2015 Cumartesi

Ergotron LX Dual Stacking Arm İncelemesi

İş yoğunluğu, ev taşıma gibi nedenlerle uzun zamandır bloga yazma şansım olmamıştı. En son yeni bir su soğutmalı sistem için mod çalışmalarında kalmıştık. Bu çalışmaya yeni anakart ve işlemci terfisi sonrası yeniden devam edeceğim.

Ama öncesinde yeni taşındığım evdeki çalışma odamda LCD Monitörlerin masaüstünde kaplayacakları alanı azaltmak ve ekranları istediğim açı ve yükseklikte kullanıp, hareket ettirebilmek için aldığım; İki monitörü dikey-yatay şekilde üst üste ya da alt alta kullanılmasına olanak veren Ergotron LX Dual Stacking Arm Monitör kolunu burada incelemek istedim.



Detaylara girmeden "arkadaşa bakıp, çıkacağım" diyenler varsa hemen aşağıdaki kutu açılışı ve yazının sonundaki ürünün fonksiyonlarını gösteren videomu izleyebilirler. Detaylı olmasa da ürünün nasıl bir şey olduğu, ne işe yaradığı hakkında epey fikir sahibi olacaklardır.


Öncelikle biraz Ergotron'dan bahsedeyim. Firma yurt dışında bu konunun uzmanı olarak bilinen bir marka. Ergotron'un çıkardığı ürünlerden sonra birçok takipçi firma da piyasada yer aldı. Ancak bunların bazısının Ergotron kalitesine ulaştıklarını söylemek biraz zor. Özellikle tekli, ikili, üçlü ve daha fazla monitörü birlikte kullanmak için Ergotron'un piyasaya sunduğu birçok model var. Profesyonel ofis ya da üretim tesislerinde monitörlerle birlikte kullanılmak üzere çeşitli stand uygulamaları vb. modelleri mevcut. Son bir iki senedir de çeşitli modelleri Türkiye'ye geliyor. 

Niçin bu tip bir ürün alayım?
Kullanıcılar bilgisayar başında geçirdikleri zamanlarda ergonomik olarak yaşadıkları sıkıntılardan kurtulmak ve masalarında daha fazla kullanım alanı yaratmak istiyorlar. 

Bu tip ürünler çalıştığınız ekranı masaya ya da duvara sabitlediğiniz(modele göre değişiyor) ayak ve kollar vasıtasıyla monitörünüze inanılmaz derecede hareket kabiliyeti kazandırıyorlar. Ekranınızı istediğiniz yüksekliğe kaldırıp ayakta bile ergonomik bir kullanım sağlarken, ekranı çekme, itme, yükseltme, döndürme, yatırma, kaldırma şeklinde hareket ettirerek oturma pozisyonunuz ne olursa olsun size en uygun konumlandırmayı yapabiliyorsunuz. Böylece ekranın ergonomik olarak yanlış konumlandırıldığı durumlarda oluşan boyun ve omuz ağrılarından kurtuluyorsunuz. Tabi tam bir ergonomik konfor için, çalışma koltuğunuzun da önemli olduğunu burada hatırlatalım.

Gelelim benim satın almış olduğum modele... Bu üründe karar kılmamın nedeni yakında çalışma masamda iki monitör kullanacak olmam ve bunları gerektiğinde yan yana, gerektiğinde üstü üste kullanmak istemem. Çalışma masamın hemen üzerinde oturma pozisyonuma göre tam karşıda odanın penceresinin olması da sabit ayaklı monitör kullanımında büyük sıkıntı oluyor. 




Çalışma odamın fotoğrafında görüldüğü gibi stor arkasındaki pencereyi açmak istediğinizde, ekranınız pencere kanadının açılmasına engel oluyor. Ayrıca çalışma masamın "L" şeklinde olması nedeniyle gerektiğinde masanın sağında yüzüm duvara dönük olarak da çalışabiliyorum. Böyle bir durumda bu model, iki monitörden birini, masanın o kısmında kullanmama da olanak sağlayacak. Üstelik bunun için yapmanız gereken, sadece ekranı tutup oraya çekmek. 

Şu ana kadar bahsettiğim kullanım şekli benim kullanım amacımla sınırlıydı. Ergotron'un bu modelinin ayrıca bir başka özelliği daha var; Tek Monitör kullandığınızda boşa çıkan ikinci kolu bir dizüstü standına dönüştürebilen aparat ve aksesuarları kutu içeriğine dahil edilmiş. Üstelik ürünün montajını yaptıktan sonra gördüm ki bu standın kullanımı tamamen sizin hayal gücünüzle sınırlı. Buraya dizüstü dışında, ister tabletinizi, ister klavyenizi koyup bir çeşit sehpa olarak kullanabilirsiniz. Bir doküman, belge vs. okurken aynı anda okuduklarınızı bilgisayarınıza geçirdiğiniz durumlarda kağıt tutucu olarak da kullanılabilir. Daha fantastik bir kullanım istiyorsanız, ekranımın başında internette surf yaparken, çift kaşarlı karışık tostumu koyduğum bir sehpa olarak da kullanmışlığım var yani. :D

Şimdi ürünün ne olduğunu, ne işe yaradığını, kimler için gerekli olduğuna değindikten sonra ürüne fotoğraflarla yakından bakalım. Ola ki yazımın başında verdiğim videoyu izlemeyen olduysa, unboxing(kutu açılımı) videom odur.

Ürün oldukça büyük bir kutu içinde geldi... ve içinden çıkanlara bakıyoruz;










Ürünün kutusundan kurulumunu yapabilmek için alyan anahtarları, aksesuar vs. ne gerikiyorsa eksiksiz olarak çıkıyor. Ürünün oldukça sağlam ve buna karşın hafif bir metal alaşımlı malzemeden yapıldığını da belirteyim.

Çift monitör dışında, tek monitör + stand olarak kullanmak için  de ayarlanabilir stand kutu içine dahil edilmiş. Normalde bu parçayı Ergotron ayrı olarak da satıyor. Standın arkasında sabitlenebilen iki tane metal çubuk var. Bunları standa koyacağınız şeyin ebatlarına göre istediğiniz uzunlukta ayarlayıp sabitleyebiliyorsunuz. Standa koyacağınız dizüstü vs. her ne ise kaymasını engellemek için de yapışkanlı çıt çıtlar kutu içeriğine dahil edilmiş.

Montajı tamamladınız, monitör ve dizüstünü taktınız. Haliyle bu cihazların bir de kabloları olacak. Bu kabloları da Ergotronun, taşıyıcı kolları içinden geçirebiliyorsunuz. Ayrıca kablo düzenlemesi için kutu içinden yine çeşitli klips, plastik kelepçe vb. araçlar çıkıyor.




Ürünün talimat ve kurulum şeması da unutulmamış. Şöyle bir göz atıp kısa sürede ürünü kurabilecek hale geliyorsunuz. Dolayısıyla "İsterseniz şu ücrete gelip, biz kuralım" broşürüyle bir işiniz olmuyor.(Sanki ihtiyaç duysak Türkiye'ye gelip kuracaklar :P)

Talimatlarda bu ürünle kullanılabilecek monitör ve dizüstü için taşıma kapasiteleri, kolların hareket şekilleri ve ayarları hakkında gerekli bilgilendirme de yapılmış.

Ürünün toplamda 18,2kg taşıma kapasitesi var. Monitörler için ağırlık limiti her bir kol için 9.1kg olarak belirlenmiş ve bizim için önemli olan da her bir kolun ne kadar ağırlık taşıyabileceği. Talimatlarda monitörlerin ebatları hakkında bir bilgi görmesem de ürünü almadan önce Ergotron'un web sayfasında yaptığım incelemede gördüğüm bir çizelgede kollara takılacak monitörler için limitin max. 24" olduğunu görmüştüm.(Bu model  için) Lakin montajdan sonra farkettim ki önemli olan ağırlık. Kolların hareket serbestliği nedeniyle ağırlık limitine uyan 27" bir ekranınız varsa sıkıntı olmadan kullanılabilir kanısındayım. Hatta youtube'da 10,7kg ağırlığında 27" Apple monitörlerin bu model ile birlikte kullanıldığı bir video da mevcut. Ama çok zor da kalmadıkça Ergotron'un kendi belirtmiş olduğu değerler içinde kalmakta fayda var. 

Talimatları incelememi bitirip, ürünün kullanacağım parçalarına göz attıktan sonra Ergotron LX'i, 24" LG W2363D monitörüme bağlamak için harekete geçtim. Bunun için tabi ki LG monitörün kendi orjinal ayağını sökmem gerekiyordu. Tabana elips şeklindeki bir altlıkla basan ayağı yakından incelediğimde, monitör kasasına müdahele etmeden sökebileceğim tek parçanın bu altlık olduğunu gördüm. LG saçma sapan bir ayak dizaynı kullanmış. 








Altlığı çıkardıktan sonra altlığın bağlı olduğu ayak gövdesi ortada sap gibi kalıyordu. Yaklaşık bir saat cebelleştikten sonra bu kalan ayak parçasının da çıkarılabilmesi için monitörün içini sökmem gerektiğini anladım. Bu ise parmaklarınıza acı çektiren başlı başına bir işti. Ama bir saatlik uğraşın ardından monitöre çok şükür zarar vermeden içini açıp, kalan son ayak parçasını da vidalandıkları yerden sökmeyi başardım. 







Artık monitör, Ergotron'un kollarına bağlanmaya hazırdı. Monitörleri duvara asmak için monitör arkasındaki VESA standartına uygun açılmış vida deliklerine, ekranımızı taşıyacak kolu kolaylıkla vidaladım.





Ergotron'un silindir şeklindeki taşıyıcı ayağını masa üzerinde kuracağım noktayı belirleyip sabitledim. Ana taşıyıcı ayağı sabitledikten sonra önce alt kolları silindire oturttum, sonra da ekranımızı bağladığımız üst kolları alt kollar üzerine monte ettim. Böylece ekranımız artık tamamen Ergotron'un üzerinde asılı kaldı.





Hemen kısa bir teste tabi tuttum. Ekranı dikeyde döndürdüm, yatayda sağa sola hareket ettirdim, yukarı aşağı kaldırdım. Hiç bir sıkıntı yoktu. Monitör nerede ne şekilde durmasını istiyorsam o şekilde duruyordu. Belli ki kolların ayarı monitör taşımak için yeterliydi. Normalde taşıma kollarının sertliğini alyan anahtarıyla gevşetip, sıkabiliyorsunuz.

Sıra ikinci monitörü ya da dizüstü bilgisayarı vs. standını taşıyacak kola geldi. İlk kolda yaptığım gibi ikinci kolu da hazır hale getirdim. Artık bu kola ya monitör ya da stand takılabilirdi.







Normalde kullanacağım ikinci monitör henüz hazır olmadığından standı kurdum ve standı test etmeye başladım. 





Bir ara standı taşıyan alttaki kolu iptal edip, sadece üst kol takılı halde de denedim. Kolların boyu kısaltılmak istendiğinde bu şekilde de bir kullanım söz konusu. (Alttaki iki fotoğrafı dikkatle incelerseniz standı taşıyan kolun birini iptal ettiğimi görebilirsiniz.)





Tamamen montaj işlemi bittiğinde farklı kullanım şekilleri keşfetmeye başladım. Burada bir hatırlatma yapmam gerekiyor; Standa hafif bir şey koyduğunuzda bıraktığınız konumda kalması için ayar yapmanız gerekiyor. Bunu da taşıyıcı kolun üzerindeki bir somunu alyan anahtarıyla çevirerek yapabiliyorsunuz. Ağır cisimler için saat yönünde sıkmanız, klavye gibi hafif ürünler içinse saat yönünün tersine gevşetmeniz gerekiyor.






Ürünle ilgili tüm detayları verdiğimi düşünüyorum. Son olarak ürünün fonksiyon ve hareket kabiliyetini gösteren video kaydımı izleyebilirsiniz. Bir başka incelemede görüşmek üzere, esen kalın.








Başlığım sayfa içeriği